Ertuğrul Ersoy, Fransa’da oyuncuların yalnızca futbola odaklanması için tüm koşulların sağlandığını, kulüp liderini dönem başından bu yana yalnızca iki defa gördüğünü söz etti.
Bursaspor’dan dönem başında Fransa Ligue 2 gruplarından Le Havre’ye transfer olan 22 yaşındaki defans oyuncusu Ertuğrul Ersoy, bir radyo programına konuk oldu. Ligin birinci yarısında 12 müsabakada 90 dakika forma giyen ve yüzde 87,5 başarılı pas oranı yakalayarak düzgün bir performans sergileyen Ersoy, Fransa’daki hayatına dair açıklamalarda bulundu. Le Havre kulüp lideri ile yalnızca iki kere karşılaştığını belirten Ertuğrul, oyuncuların yalnızca futbola odaklanması için tüm kuralların sağlandığını söz etti.
Ersoy, ”Kulüp liderimizi imza merasiminde dahi görmedim. İki maçımıza geldi ve o vakit merhabalaştık. Sportif Yöneticimiz var. Onu da çok sık görmüyoruz. Senin yalnızca futbola odaklanmanı sağlıyorlar. İşin saha dışında ülkemize nazaran biraz daha anlayışlı bir toplum var. Biz bu oyunu mevt kalım üzere görüyoruz. Ülkemiz kadar fanatik bir toplum olmasa bile yeniden tribünlerimizi dolduruyorlar. Beşerler tribüne tiyatroya gelir üzere geliyor. Bir hafta sonu aktifliği olarak görüyorlar. Bu da futbolcunun kendisine ‘Ben de bir iş yapıyorum’ demesini sağlıyor. ‘Bugün maç bittikten sonra ben de sinemaya gidebilirim. Bir müzeyi gezebilirim’ hissiyatı veriyor. Taraftar baskısı yok diyebilirim. Bir mağlubiyetten sonra restauranta gittiğiniz vakit kimse size gelip bu maçı nasıl oynadınız diye sitemde bulunmuyor. Geliyor merhabalaşıyorsunuz ve fotoğraf çekilmeye bile çekiniyorlar. Dolayısı ile üstünüzde başarısızlıktan gelen bir baskı yok. Bu da futbolcunun üzerinde bizim ülkemizde oluşturulan baskıyı oluşturmuyor. Bu idareye de yansıyor. Yanılgı yapmıyorlar. Yıldız futbolcu alacağız diye hiç olmayacak oyunculara inanılmaz ölçülerde paralar da verilmiyor. Zira idareye kulübü yöneten beşere da o denli bir baskı yok. 3 liramız var kredi çekelim 5 liralık oyuncu alalım taraftarı şad edelim, basını mutlu edelim üzere bir algı da yok. Tahminen de ekonomilerinin düzgün olma sebeplerinden biri de bu. Ödemeler günü gününe yapılıyor. Hatta maaşların bir kaç gün evvelce yatırıldığı da oldu” dedi.
“Deplasmana giderken kendi araçlarımızla havaalanına gidiyoruz”
‘Le Havre’da gördüğüm en büyük farklılıklardan biri de futbolcu kümesi için tesislerin konaklamasız dizayn edilmiş olması’ diyen Ertuğrul Ersoy, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Tuhaf gelecek fakat bir restaurant bile yok. Yalnızca iki saat için oradayız. Antrenmanımızı yapıyoruz. Sonrasında konutumuza gidiyoruz. Tıpkı biçimde deplasmana giderken kendi araçlarımızla havaalanına gidiyoruz. Döndüğümüzde kendi araçlarımızla konutumuza dönüyoruz. İç alanda oynadığımız maçlarda da kendi aracımızla stada gidiyoruz. Oraya gittiğim günden beri kampa girdiğimi hatırlamıyorum. Oraya gittiğim günden beri evimden diğer hiç bir yerde kalmadım. Sonlu sayıda çalışanımız var ve herkes kendi işini yapıyor. Mesela ülkemizde futbolculara yardım eden bir işçi topluluğu var. Ben birçok şeyin yanlış olduğunu artık anlıyorum. Mesela ben çamurlu kramponlarımı kapıda bıraktım. Sonraki gün geldiğimde tekrar oradaydı. Çok şaşırdım. Çamurlu bir halde giymek zorunda kaldım. Bu oyunculara bir sorumluluk veriyor. Bakıyorsun dünya yıldızı da birebir halde davranıyor. Oradaki arkadaşlarıma Türkiye’yi anlatıyorum. Yapıyı anlatıyorum. ‘Olur mu o denli şey benim kramponlarımı oburu niçin yıkıyor’ diyorlar. Sonunda bir 6 ay geçirdim ve bunlar olmadan da olabiliyormuş dedim. Oralarda bu sorumluluk en alt yaş kategorilerinden veriliyor. Biz burada 15 yaşında a ekiple idmana bir çıkıyoruz. Yeni dünya yıldızı olarak lanse ediliyoruz. Bizi kurtaracak deniyor. Bu da oyuncuyu rahatlatıyor. Şayet oyuncu kendine bir şey katamamışsa zihinsel gelişimini tamamlamamışsa ne yetenekler futboldan kopup gidiyor.”
“Sahada pasaport oynamıyor”
Yabancı kuralı ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Ertuğrul, “Kesinlikle bir sınırlama gelmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bence alanda pasaport oynamıyor. Le Guen devrinde Bursaspor’da Titi ve Ekong çok uygun bir performans gösteriyorlardı. Ben de o periyot kaybettiğim formayı geri almak ismine gereğini yapıyordum. Çok âlâ beslenip, idmanlarda herkesten düzgün çalışıyordum. Ve 7 haftalık süreç sonunda formayı aldım. Le Guen o devir şöyle bir açıklama yaptı. ‘Ben Ertuğrul’a formayı vermedim o benden formayı aldı ve bana sistem değiştirtti.’ Buna bir sürü örnekler var. Bence Türk oyuncular esasen gereğini yaptığında daha çok tercih ediliyor. Olaya büyük çerçeveden baktığınızda yabancı sınırlaması bize ziyan verir diye düşünüyorum” dedi.
Ulusal kadronun muvaffakiyetleri ile memnun olduğunu söyleyen Ertuğrul, bilhassa genç arkadaşları Zeki, Merih, Çağlar, Yusuf ve Dorukhan’ı canı gönülden desteklediğini söyleyerek, “Umuyorum en kısa müddette onların ortasında olabilirim” dedi.
“Irkçı bir tavır sergilenmedi”
Grup arkadaşlarına Bursa’yı İstanbul’u tanıttığını tabir eden genç isim, “’Neredeyse Paris kadar’ diye reaksiyonlar alıyorum. Ben de onlara ‘Paris’ten daha güzel’ diyorum. Bize karşı asla ırkçı bir tavır sergilenmedi. Saha içinde bilhassa âlâ bir takımımız var. Saha dışında da ne ben ne Umut ırkçılık ya da ayrışma üzere olumsuz durumlar yaşamadık“ diye konuştu.
“Üstüne koymaya başladım”
Medyanın Fransa’daki tesirini pahalandıran genç futbolcu “eleştiri kültürü çok farklı” tabirlerini kullanarak kelamlarına şöyle devam etti:
“Mayıs ayından beri hoca benim transferimi istiyordu. Transferim ile alakalı o günlerde daima haberler yapılmış. Bu da az da olsa taraftarlarda bir beklenti ve heyecan oluşturmuş. Birinci gittiğimde açıkçası beklentinin altında kaldım. Natürel sonrasında 5-6 haftalık devirde oradaki insanları da keyifli ettim. Üstüne koymaya başladım. 2-3 sefer haftanın oyuncusu seçildim. Medyada geçen hafta ‘El Grande’ diye başlık atıldı. Son maçımızdan sonra defansın işvereni manasında bir başlık vardı. Ufak tefek tenkitler oluyor lakin dozunu aşmadan. Ülkemde gördüklerimin 3’te 1’i kadar bile değil diyebilirim.”